Mustafa Kutlu, günümüz edebiyatının çok okunan, önemli bir ismi. Gönül İşi ve Ortadaki Adam da dahil, fakat bilhassa Yokuşa Akan Sular'dan itibaren onun -uzun- hikâyelerinde ortaya konulan temel problem, bu coğrafyanın iliklerine kadar sinmiş olan gelenek ve modernlik / yerlilik ve yabancılaşma sorunudur. Bu sorun, kâh büyük kente gelen Anadolu insanının şaşkınlığı ve tutunma çabaları şeklinde, kâh birbirini seven iki insanın arasındaki aşk ilişkilerini bile iki ayrı kutba savuran uçurum suretinde, kimi zaman içinde yaşadığı mütevazı kasabanın hızla değişmesi karşısında şaşıran insancıkların çaresizliği olarak, kimi zaman her şeyin bozulduğu bir süreçte dinî-tasavvufî ilgilerin odağı olan kimi oluşumların bile bulanmasına getirilen 'acıtmayan' eleştiri biçiminde, bazan Anadolu insanının bozuk siyaset-hayat bağlantısı, bazan da büyük kentin 'yarınsız' insanlarının köksüzlüğünün fotoğrafı görünümünde Kutlu hikâyelerinde çağlayıp durur. Artık bu ikilemi belirledikten sonra, ister dinî hayatın tezahürü, ister kentin köksüzlüğü, ister tabiattan kopuş, ister siyaset, geçim, aşk, eğitim, teknolojinin bozuculuğu vb. her türlü tematik alt açılım bu iki kutup arasında gider gelir.
Bir yandan bu açılım, bir yandan onun bunları anlatırken kullandığı özümsenmiş geleneğin sahih renklerinin, geleneksel tahkiyeden gelen eda ve üslûp ögelerinin sıcak atmosferi, okuyucunun Mustafa Kutlu hikâyesine gösterdiği ilginin sebepleridir bence. Yani ona eğilen, orada net veya flu kendisini bulmaktadır bir parça. Fakat bu büyük ve sıcak ilgiye rağmen, günümüz edebiyat ortamı içinde veya akagelen Türk hikâyecilik süreci içerisinde onun hikâyeciliğinin yerine ve önemine dair yapılan ciddî çalışma ve yorum sayısı hak ettiği kadar değildir. Bugünlerde bu eksikliği, bir tarafından giderme gayreti olarak değerlendirilebilecek muhtevalı bir çalışma, kitap olarak okuyucusuna ulaştı. Ercan Yıldırım, uzun süren okumalarını ve yorumlama gayretlerini Mustafa Kutlu Hikâyeciliği adı altında Ebabil Yayınları arasında kitaplaştırdı. 332 sayfalık kitap, Kutlu'nun hikâyelerini "Varoluş, Yabancılaşma, Hakikat" vurguları çerçevesinde ele alacağını kapağındaki alt başlıkla belirliyor.
Mustafa Kutlu Hikâyeciliği, yazarın kendi çıkış noktalarını ve Kutlu hikâyesini ele alacağı zemini belirlemeye yönelik 'Giriş' bölümünden sonra, dört ana bölümden oluşuyor. Kutlu'nun hikâyelerini bir bütün olarak geç modernliğin toplumsal sorunları ekseninde gören Yıldırım, birinci bölümde Mustafa Kutlu'nun hikâye kitaplarını Yokuşa Akan Sular'dan Menekşeli Mektup'a kadar tek tek ele alıp yorumluyor. Bu bölümde, alt başlıklarda her bir kitap için yapılan birkaç kelimelik eserlerin temel esprisini yakalayıcı nitelemeler dikkat çekici. Kutlu'nun son çıkan eseri Kapıları Açmak'a yetişememiş Yıldırım'ın çalışması.
Bizce bu bölümün çıkış noktası olan 'İçerik' bu tür incelemelerde, çalışmanın en kuşatıcı ve 'söz söyletici' kısmı niteliğindedir. Böylesi bir bölümde keşke Kutlu'nun bütün eserleri tek bir eserin açılımı olarak görülüp, bu ana eserin konu, dikkat ve tespitler etrafındaki gelişmesi şeklinde ele alınsaydı daha bütüncül bir yorumlar toplamı görünürdü göze. Eserlerin ayrı ayrı ele alınıp haklarında tespitler yapılması, çalışmayı fazlaca parçalayıp ayrıntılarda kaybeden akademik tezlerin havasına sokuyor.
Mustafa Kutlu Hikâyeciliği'nin ikinci bölümü, hikâyelerin anlatım özelliklerine ayrılmış. Burada üstkurmacadan metinlerarasılığa, imge ve simgelerden argoya, atasözü, deyim ve ikilemelerden sahne tekniğine kadar Kutlu'nun hikâyelerinde rastladığımız anlatım teknikleri ve özellikleri üzerinde 'ana hatlarıyla' durulmaktadır. Bu duruşun ana hatlarıyla olması da tabiîdir. Zira bu kadar çok eser üzerinde bu ve benzeri başlıklar etrafında bir çalışmayı ayrıntılı bir biçimde yapmak çok daha fazla emek ve zaman isteyen bir iştir ve birkaç kitaplık açılımlı çalışmaların ortaya konulması demektir. Yıldırım'ın burada yaptığı, Mustafa Kutlu'nun hikâyelerinin anlatım tekniğine dair okuyucuya genel bir fikir verecek tespitlerde bulunmaktır. Yine de bu bölümde yer yer işi adeta envanter dökümüne götüren ve çalışmayı fazlaca teknik bir akademik tez kılığına dönüştüren sayfalar da yok değil. 'Türkü, Şarkı, Şiir, Tekerleme', 'Bitkiler', 'Hayvanlar' gibi alt bölümler böylesi sayfalardan. Ve bu sayfalar okura sordurtuyor: Burada bu kadar ayrıntılı sayım-döküm var da, sözgelimi 'Metinlerarasılık' yahut 'Simgeler, İmgeler, Semboller' benzeri alt bölümler niye sayılı örnekle geçilmiş?
Mustafa Kutlu Hikâyeciliği'nin üçüncü bölümü, Kutlu'nun hikâyelerinin kişi kadrosuna, dördüncü bölüm ise zaman ve mekânın bu metinlerde yer alışının incelenmesine ayrılmış.
Bu dört bölüm altında Ercan Yıldırım, Kutlu'nun eserleri hakkında bugüne kadar yapılan çalışmaların hepsinden daha kuşatıcı ve emek mahsulü bir çalışmayı gerçekleştirmiş. Kitabın bir önemli yönü de, biraz çalışmanın zeminini teşkil eden hikâyelerin sıcaklığından, daha çok da Yıldırım'ın birikim ve üslûbundan gelen zevk verici ve ilgi besleyici bir anlatımın ve entelektüel dilin okuyucuyu sardığıdır.
|